BEKLEMEK AMA NASIL?
- Aslı Kılınç

- 10 Tem 2024
- 1 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 18 Tem 2024

“Beklemek güzeldir ama doğru durakta” diyor Can Yücel. Bir yere varma ihtimalimiz varsa o durakta beklemek anlamlıdır.
Bir danışanım dedi ki; “artık ben onlara bir şey demeyeceğim, ne yapmaları gerektiğini biliyorlar zaten yıllardır bekliyorum, bundan sonra az çalışacağım ki anlasınlar.” Öylesine tepkiyle beklemeye kararlıydı.
Son zamanlarda kurumsal dünyada sık gözlemlediğim bir durum bu, herkes karşı taraftan bir şey bekliyor.
Yönetici; çalışanın çok koşmasını, daha verimli çalışmasını, hedeflerini tutturmasını, kuruma bağlı olmasını, iletişiminin iyi olmasını, modunun ve motivasyonunun düşmemesini…
Çalışan; terfi ettirilmeyi, takdir edilmeyi, görülmeyi, ek haklara sahip olmayı, maaş artışını, prim almayı…
Görünürde hepsi kendine göre doğru ve haklı beklentiler. Ancak şu cümlelerin de istenen sonuca ulaştırmadığı kesin; “Bakalım ne zaman fark edecek?” “Bunu istediğimi zaten biliyor, söylemeye gerek var mı?” “Benden bu kadar, önce benim isteklerim olsun bakalım.”
Sessiz bir direniş. Pek de konuşmuyorlar, hatta pek de dinlemiyorlar. Sonunda birbirine yaklaşmak, anlaşmaya çalışmak yerine kutuplaşmayla, gerginlikle, mutsuzlukla son bulan bir durum… Anlaşma derken bir tarafın istediğini diğer tarafın kabul etmesini kastetmiyorum, bazen istediği şekilde anlaşamayacağına karar vermek de varılması gereken bir noktadır.
Yönetici olun, çalışan olun, talep ve beklentiler açıkça belirtilmedikçe, gerekiyorsa tekrar gündeme getirilmedikçe, dinlemeye ve anlamaya çalışılmadıkça, istekleriniz muhtemelen olmayacak. Hatta isteklerinizin olmayacağını uzunca bir süre de bilmeyeceksiniz.
Hikayeye gelince, danışanım bir daha gitti konuştu, o pozisyonun kendisine verilmeyeceğini anladı, hep hayalindeki B planını tozlu raflardan indirdi ve rotasını yeniden oluşturdu.
Ne dersiniz, denemeye değer mi?





Yorumlar